Sertleşme Problemi (Erektil Disfonksiyon) Nedir? Sertleşme Sorunu Terapisi Nasıldır?

Bir diğer deyişle erektil disfonksiyon, empotans hatta halk arasında iktidarsızlık gibi kavramlarla anılan sertleşme problemi en basit tanımıyla erkeğin penisinin cinsel birleşmeye girecek ve sürdürebilecek düzeyde yeterince sertleşememe sorunudur.

Bir çok adı ve bir çok kuramcı tarafından tanımı olan bu sorun genel olarak “primer” ve “ seconder” yani “birincil” ve “ikincil” sertleşme sorunu olarak tanımlanmakta ve ayrılmaktadır. Ancak bu ayrım yapılmadan önce en önemli kıstas ereksiyon probleminin organik olup olmadığıdır ki bu da ilgili uzman hekim tarafından incelenmesi ve bulgularla net bir şekilde ifade edilmesi gereken bir durumdur. Örnek vermek gerekirse kişinin yaşı, hipertansiyon probleminin olup olmaması, diyabet, nörolojik rahatsızlıklar, diğer psikiyatrik rahatsızlıklar vs. gibi bir tıbbi tanı olmadığı sürece organik nedene dayalı olmayan ereksiyon problemi denilebilir ve psikolojik yaklaşımlar, uygun bir cinsel terapi ile sorun çözülebilir. Özellikle bu konu da kişinin sorununun organik olup olmaması açısından sabah sertliğinin yaşanıp yaşanmadığı sorgulanabilir.

Primer erektil disfonksiyon dediğimizde cinsel birleşmeyi hayatı boyunca bir kez dahi gerçekleştirememiş veya ilişkiyi yeterli sertlikte sürdüremediği aklımıza gelmektedir. Seconder erektil disfonksiyon da ise en az bir kere penis vajina birlikteliğine yönelik sağlıklı bir cinsel birlikteliğin olduğunu ve kontrollü olarak bu birlikteliğin devam ettiğini ancak sonrasında gelişen ikincil nedenlerden (evlenme, eş değiştirme, psikolojik faktörler vs.) dolayı ereksiyon problemi yaşandığını anlamamız gerekiyor. Örnek vermek gerekirse son zamanlarda cinsel terapi uyguladığımız bir erektil disfonksiyon hastası bana dışarıda yabancı kişilerle birlikte olurken sorun olmadığını , evde uyarıcı materyaller ile mastürbasyon ile tatmin olduğunu ancak söz konusu eşi ile bir cinsel birliktelik olduğunda yeterli sertliğe ulaşamadığından dert yanıyordu işte bu durum tam anlamıyla bir seconder erektil disfonksiyon tablosuna örnektir.

Genel olarak erektil disfonksiyonun nedenleri arasında performans kaygısı birinci sırada yer alır peki nedir bu performans kaygısı? Tıpkı ilk gece korkusu ile kendini kaslarını kasan ve cinsel birlikteliği gerçekleştiremeyen kadınlar gibi erkekte çok fazla şey yapmak istese de mükemmelliyetçi ve kaygılı bir kişilik yapısı ile “ eşime çok güzel dakikalar yaşatmalıyım”  düşüncesi ile yani sadece sonuca odaklı düşündüğünde tam tersi olarak penisinde yeterli sertliğe ulaşılamamaktadır. Bu durumda kişinin geçmiş cinsel öyküsü iyi bir şekilde alınmalı özellikle varsa geçmiş cinsel tecrübeleri incelenmelidir. Örneğin Türk toplumunda bir tabu olan cinsellikte, erkeklerin ilk defa milli olma yeri olan genelevler bu kaygıya davetiye çıkarmaktadır. Çünkü bir an evvel parasını önceden alan bir hayat kadını erkeğin psikolojisini umursamadan hemen erekte olmasını ve cinselliğin bir an evvel boşalma ile sonuçlanmasını istediği için ilk defa bu tarz ortamlarda cinsel birlikteliğini yaşayan erkeklerde sertleşme sorunu görülebilmektedir.  

Erektil disfonksiyonun nedenleri arasında yer alan bir diğer önemli sebep ise eşlerin iletişimi olmaması, cinselliği konuşmamaları, günlük hayatında sürekli kavga halinde olmaları ve cinsellikten haz almayı unutmaları yer almaktadır. Burada da iyi bir aile danışmanlığının çok fazla önemi vardır. Bunun dışında Türk toplumunda sıkça görülen geniş aile kavramında diğer aile fertleri ile aynı ev içerisinde yan odalarda kalma gibi varolan ortam koşullarının uygun olmaması çok önemli bir faktördür. “Sesimiz yan odaya geçecek”, “etrafı temiz tutmalıyım” “hiçbir yere bir şey bulaşmasın”, “kapı açılmasın” vs. gibi düşünceler zaten sağlıklı rahat bir cinsel yaşantıyı fazlasıyla olumsuz etkilemektedir.

Bunların dışında cinsel mit dediğimiz “vajinanın içinde kitlenme olursa”, “ya hemen hamile bırakırsam” , “bu kadar büyük bir penis kadının küçücük vajeninin içine zarar verecek” gibi yanlış inanç ve düşünceler veya abartılı beklentiler erektil disfonksiyona neden olabilmektedir.

40 yaş ve üzerindeki durumlarda ise zaten kişilerin düzenli olarak üroloji bölümüne giderek tetkiklerini yaptırması her açıdan avantajlıdır çünkü özellikle organik kökenli erektil problemlerde kalp ve damar rahatsızlıklarının önemi büyüktür.

Erektil Disfonksiyonun tedavisine baktığımızda tıbbi, cerrahi ve psikolojik yaklaşımlar vardır. Önceden söylediğimiz gibi sorunun kökeni organik ise ilgili uzman hekim tarafaından tıbbi ve cerrahi tedaviler uygun olacaktır. Örneğin çok fazla kaygılı bir hasta ise cinsel isteğini azaltmayan ancak performans kaygısını düşüren psikiyatrik ilaç desteği uygun olabilir yalnız bu noktada psikiyatristlerin hastanın cinsel yaşantısına olumsuz etki etmeyecek uygun farmakolojik tedavi vermeleri nokta adım olacaktır. Diğer cinsel performans arttırıcı ilaçlar yine ilgili uzman hekim tarafından reçetelendirilip alınması önerilmektedir. Çünkü biliyorsunuz maalesef ülkemizde bu işin sağlık boyutunu hiçbir şekilde düşünmeden etkisi olmayan bitkisel denilen bir takım ilaçlarla vaadlerde bulunulmakta ve sonuç genellikle hüsran olmakta bu da hastaların tedaviye inancını daha çok kırmaktadır. Bunların dışında sadece bitkisel olup ve afrodizyak (cinsel istek arttırıcı) özelliği olan meyve, sebze ve tatlıları uygun oranda yemenin zararı olmadığı, destek sağladığı bilinmektedir.

Psikoloijk kökenli erektil disfonksiyonun tedavisinde ise mutlaka ruh sağlığı alanında uzmanlaşmış, bu alanda çalışmalarını sürdüren ve kurumsal patentli cinsel terapist ünvanı olmasına özen göstermek gerekmektedir. Tün cinsel terapilerde olduğu gibi erektil disfonksiyonun tedavisinde de kişi partneri ile görüşmelere gelmeli ve verilen ödev, egzersiz ve kuralları harfiyen yerine getirmelidir. Yaklaşık 10 seans süresince çözülebilen bu sorunda her evde yapılan ve başarı ile geçilen egzersiz sonrası hastların tedaviye inancı artmakta ve sorun daha kısa sürede ve daha kolay çözülebilmektedir.

Seanslar tıpkı normal bir psikolojik görüşme seansı, aile terapisi nasılsa o şekilde olmaktadır. Ancak diğer psikolojik görüşmelerden tek farkı her türlü detayın önemli olduğu cinsel terapide sorunun kaynağına yönelik olan cinsel bilgiler rahatlıkla konuşularak alınması gerekmektedir. Burada ki başarı üçlüsü ki ben buna “üçgende ki başarı noktaları” adını vermekteyim. Yani üçgen de olabilecek üç nokta birincisi terapistin iyi olması ve danışanına verdiği güven duygusu, ikincisi cinsel terapinin etkinliği ve üçüncüsü olan danışanların seanslara aktif katılımı ve isteği de olduktan sonra cinsel terapilerde başarılı sonuçlar alınmaktadır. 10 seans sonrasında başarı ile cinsel birlikteliğini sağlayan danışanlar ile yine de cinsel terapi ve aile danışmanlığı bırakılmamalı aralıklarla yapılan görüşmelerle cinsel birlikteliğin olduğu sağlıklı bir aile yaşantısı devam ettirilmelidir.

Bizim toplumumuzda hala bir tabu olan bu konu artık insanların bu konuda daha rahat olmaya başladıkları ve özellikle internet gibi iletişim kanalları aracılığıyla en azından cinsel bilgi almaları ve cinsel terapiye başvurularında artış gözlemlenmesi olumlu bir durum. Eğer cinsel anlamda en ufak bir problem yaşanılıyorsa dahi bilgi almak adına bir cinsel terapist ile iletişime geçilmesi ısrarla önerilmektedir. Cinsel problemleri nedeniyle bugüne kadar Türkiye’de yaygın olan sadece tıbbi yöntemlerle tedavi ile yarar görmemiş kişilerin ilgili hekime, psikolojik terapiye yönlendirilmesi  talebini dile getirmeleri  gerekir ki bu bir hasta hakkıdır.

Sonuç olarak psikolojik kökenli erektil disfonksiyon, çözümü mümkün olan bir durumdur. Çaresizliğe, umutsuzluğa kapılmadan çift olarak tedavi arayışına girilmelidir. Cinsel hayatın sağlıklı olmadığı bir evlilik duygusal tatmini de eksik bırakacaktır.

Saygılarımla…

 

Psikolog M. Berk Karaoğlu

İzmir Terapi ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi


Geri
Eskişehir Web Tasarım